Yaş bazıları için sadece bir sayıdan ibaret, Başarının yaşla sınırlı olmadığını kanıtlayan öyküler her zaman ilham vericidir. Bu yazı, Nihat Topuz’un yaşının ve zamanın ötesine geçerek nasıl bir şampiyon haline geldiğini anlatıyor. 69 yaşında halen yarışmalara katılan, zorlu triatlon yarışlarında şampiyonluklar kazanan bu sporcunun yolculuğuna kendi anlatımıyla tanık olacağız.
Nihat Topuz’un hikayesi, sadece bir spor hikayesi değil, aynı zamanda azim, kararlılık ve sınırları zorlamanın bir öyküsüdür. 57 yaşında yaşadığı sağlık sorunlarının tedavisi amacıyla başlayan süreç, belki de hayatının dönüm noktası oldu.
Okyanusfly’ ın mutlulukla destek verdiği bu başarı hikayesinin ardındaki sırrı Nihat Bey’in kendi kalemiyle ele aldığı yazısında keşfedebilirsiniz.
Bölüm 1: Çocukken Başlayan Yarış Tutkusu
Bir çocuğun spor yapmasının ne kadar önemli olduğu herkesçe bilinmektedir. Çocukların küçük yaşta spora başlamalarını, müsabakalara götürülmelerini, spor salonlarında yetkili kişilerden ders almalarını çok önemsiyorum. Yetenekli olunan ve sevilen branşlar çocuk yaşta keşfedilmelidir. Bu sayede her çocuk uzun ve başarılı bir spor hayatına sahip olabilir. Küçüklüğümde bana sporu sevdiren ve yaşam tarzı haline getiren iki olaydan bahsetmek isterim.
İlkokul çağında idim. Öğretmenimiz bizi okullar arası koşu yarışları için stadyuma götürmüştü. Liseler arası koşu yarışını seyredecektim. Türkiye çapında başarıları olan bir öğrenci, diğer tüm öğrencilere en az 400 metre fark atarak çok rahat birinci olmuştu. Bu durum çok hoşuma gitmiş ve koşucu olmaya o gün karar vermiştim.
Unutamadığım bir diğer olay da sanırım 9 yaşında iken başımdan geçmişti. O zamanlar Çanakkale’de yaşıyorduk. Mahallemizde ki boş arsalarda kendi yaşıtlarımla top oynardım. Hafta sonları büyüklerin (15-17 yaş aralığı) mahalle maçları olurdu. O hafta sonu bizim mahalleden bir oyuncu maça gelemedi. Takımı tamamlamak için takıma adam aramaya başladılar. Tüm çocuklar ayağa kalkıp, ben ben diye bağırmaya başlamıştık.
En iyiyi bulmak için bir yarış düzenlendi. 250 metre ileride bulunan bir evin duvarına kadar koşulacak ve geri gelinecekti. Birinci olan takıma alınacaktı. Bu yarışta 16 yaşında, bizden epey büyük bir çocuk daha vardı. Yarışın sonunda, bu çocuk dahil herkese fark atarak birinci olmuştum. Beni çok mutlu eden bu yarışla beraber özgüvenim artmıştı. Büyüyünce koşucu olmaya o gün bir kez daha karar vermiştim. O gün bu gündür hala koşuyoruz.
Bölüm 2: Limitleri Zorlamak
Yaptığım bir hata sonucu iki dizimde de menüsküs yırtığı oluşmuş, doktorlar kesin ameliyat teşhisi koymuşlardı. Dizimin sakatlanmasından dolayı çok büyük pişmanlıklar ve üzüntü içeresindeydim. Gençliğimde de aynı rahatsızlığı yaşamış ve egzersiz hareketleri ile tedavi olmuştum.
2014 yılında 57 yaşında iken bir spor salonu arayışına başladım. Kendime göre bazı olmazsa olmazlarım vardı. Karma olmayacak, hijyenik, en az yarı olimpik havuzu ve ekonomik olacaktı. Diz yan bağlarımı ve bacak kaslarımı havuzda yapacağım hareketler ve fitness aletleri ile kuvvetlendirerek tedavi etmeyi planlıyordum. Bu arayış sonucu bir spor salonuna kayıt oldum. Ancak bir kere gidebildim ve daha da devam edemedim.
Sonrasında spor salonu arayışlarım devam etti ve nihayet Okyanusfly Spor Merkezi ile tanışma fırsatım oldu. Tedavi amaçlı kayıt olduğum Okyanusfly’ da edindiğim bilgiler ile sosyal hayatım, yaşam tarzım, sağlığım ve unvanım değişti.
30 yaşıma kadar futbol hakemliği yapmıştım. Hakemliği bıraktıktan sonra, haftada 2 gün 5 kilometre koşu ve halı saha maçları yapıyordum. Spor anlayışım ve amacım tamamen sağlıklı yaşam üzerineydi. Ne kendimle, ne bir başkasıyla ne de zamanla yarışmayacaksın gibi kurallarım vardı
Yüzmeyi ve bisikleti çocuk yaşlarda öğrenmiş, lise çağlarında ise koşu yarışlarına katılmış ve bu sporları bilen birisiydim.
Fakat üye olduktan sonra bu sporlarda eksiklerimin ve yanlışlarımın olduğunun farkına vardım. Öncelikle eğitmenlerim ve spor yapan diğer üye arkadaşlar, el birliği ile eksiklerimi tamamlamada bana yardımcı oldular. Okyanusfly benim sadece spor salonum değil, bugün hala öğrenmeye devam ettiğim okulum oldu.
Okyanusfly’ dan sonra spor anlayışım tamamen değişti. Artık, bir yarış belirleyip kendine hedef koyan ve başarılı olmak için düzenli, sistemli, stiline uygun olarak çalışan, ne gerekiyorsa yapan yarışmacı bir anlayışa sahibim. Çünkü hedefsiz yapılan sporun beni geliştirmediğini anlamış ve limitlerini zorlayan kişilerin yanında çok zayıf kaldığımı fark etmiştim. Dolayısıyla bende limitlerimi zorlamalıydım.
Sonuç olarak, 57 yaşında menüsküs rahatsızlığım nedeniyle başlayan üyelik serüvenim, yurt içi ve uluslararası triatlon yarışlarında kürsüye çıkan ve birincilikler alan şampiyon bir sporcuya dönüşmeme vesile oldu.
Bölüm 3: 59 Yaşında İlk Yarış Heyacanı
Okyanusfly’ da yüzerken, İstanbul boğaz yarışlarına hazırlanan üyelerle tanışmıştım. Bu vesileyle kendime ilk olarak boğaz yarışlarını hedef aldım. Onlarla beraber yarışa hazırlanmaya başladım. Onların ve havuzdaki görevli hocalarımın samimi ilgileri ile kendimi geliştirmek için antrenman ve yüzme tekniklerini öğrenmeye çalıştım. 2015 yılındaki boğaz yarış seçmelerine görevim nedeniyle katılamamıştım. Ancak 2016 yılında ki yarışlara haftada 4 antrenman yaparak hazırlanıyordum. İlk seçmelerde zaman barajını aşmış ve yarışmaya hak kazanmıştım. 59 yaşında İstanbul boğazını 1 saat 12 dakikada geçerek kendim için bir ilki başarmış ve çok keyif almıştım. Bir amaç için çalışıp başarmanın mutluluğu ile gelecek yıl tekrar yarışmaya çoktan karar vermiştim bile. Aynı zamanda bu başarıyla hedef koyarak çalışmanın önemini daha iyi kavramıştım.
2017 yılına gelindiğinde ise boğaz yarışı için tekrar seçmelere girmiş ve yine barajı geçmiştim. O sene ki boğaz yarışını çok daha rahat bitirdim. O yaz havuzda triatlon yarışına hazırlanan bir sporcu ile tanışmıştım. Triatlon sporunu ilk defa duymuş ve merak etmiştim. Tanıştığım yarışmacıdan Ağustos ayında Kartal’da triatlon yarışı yapılacağını öğrendim. Boğaz yarışından sonra, artık yeni bir hedefim daha olmuştu.
Kartal triatlon yarışına hazırlık için öncelikle bir yarış bisikleti satın almıştım. Bostancı-Tuzla arasında sabahları saat 5’ te bisiklet sürmeye başladım. Aynı zamanda Okyanusfly’da çalışmalara devam ediyordum. Yarışın 750 metre yüzme ve arkasından 20 km bisiklet ve sonrasında 5 km koşudan oluşan 3 etabı vardı. Hedefim bu etapları 90 dakikanın altında tamamlamaktı.
Hayatımda ilk defa triatlon yarışına katılacaktım. Beklenen gün gelmişti ve gerçekten çok heyecanlıydım. Kendi yaş grubumda 10 kişiydik sanıyorum ve hepsiyle tanışmıştım. En son yaş grubu 60+ idi. İçlerinde ilk defa yarışan bendim. Yarışanlar arasında geçen yılın şampiyonu da bulunmaktaydı.
Bir gün önce yarış kitlerini alırken hakemlerle ve diğer sporcularla tanışmıştım. İlk defa yarışacağımı öğrendiklerinde bana bazı teknik bilgiler ve taktikler verdiler. Yarışı 1 saat 25 dakikada bitirerek birinci oldum. Tanıştığım hakemler ve sporcular çok şaşırmışlardı. Bu yakın ilgi ve samimiyet benimde çok hoşuma gitmişti, Triatlon sporuna artık daha da bağlanmıştım. Kartal triatlon yarışından çıkardığım en büyük ders, koşulacak mesafeye ve zemine göre ayakkabı seçiminin ne kadar önemli olduğuydu.
Bölüm 4: Zorluklarla Mücadele
Kartal yarışından sonra hedef Burhaniye’de yapılacak triatlon yarışıydı. Bu yarışta 1500 metre yüzecek, 40 km bisiklet sürecek ve 10 km koşacaktık. Kartal yarışından iki kat daha uzun bir yarıştı. Bu mesafede ilk defa yarışacağım için yine çok heyecanlıydım. Ayrıca mental gücümü test etme fırsatım da olacaktı.
Aylardan Ağustos ve deniz suyu sıcaklığı 19 dereceydi. Su çok soğuk ve mesafe uzundu. Wetsuit mayosu olanlar yarışı çok rahat bitirdiler, yarışmacıların çoğu ise bitiremedi. Ben tüm azmimi ve gücümü kullanarak yüzme etabını tamamladım. Ancak, sudan çıktığımda tüm kaslarım kasılmış, titremekten çoraplarımı ve ayakkabılarımı bile giyemiyordum.
Bisiklet etabına başladığımda ise hava çok rüzgarlıydı. Rüzgarın boş araziden asfalt yola taşıdığı deve dikenleri 2 defa iç lastiğimi patlattı. Elimde yedek lastik kalmamıştı. Aynı sorunu yaşayan birçok sporcu yine yarışı bırakmak zorunda kaldı. Fakat ben ne olursa olsun yarışı tamamlamakta kararlıydım. Son 20 kilometreyi jant üzerinde 10- 15 km hızla tamamladım.
10 kilometrelik son etabı koşmaya başladığımda ise benden başka yarışmacı kalmamıştı. 1 saat tek başıma koştum. Normalde yarışı 3.5 saatte tamamlamam gerekirken, 4.5 saatte tamamlayabilmiştim.
Hayatımda ilk defa 4.5 saat yarışmıştım. Aldığım ilk ders, mevsim ne olursa olsun yüzme yarışına giderken wetsuitini mutlaka yanına almaktı. Bu yarışı tüm zorluklarına rağmen tamamlayınca özgüvenim artık tavan yapmıştı.
Bölüm 5: Yarışmalara Devam
Bu özgüvenle 1 hafta sonra gerçekleşecek, Çanakkale boğazı yüzme yarışına da kayıt oldum. Her yıl 30 Ağustos günü yapılır. Bir hafta sonra da Eğirdir’de tekrar triatlon final yarışı olacaktı. Üç hafta üst üste yarışacaktım.
30 Ağustos günü Çanakkale’de hava çok soğuk, bulutlu, fırtınalı ve deniz çok dalgalı idi. Yüzmeye başladığımda, boğazın ortasında üşümeye başladım. Dalgalardan dolayı da çok yoruldum. Biraz tecrübesizlik yapıp, sakatlanmaktan da korkarak yarışı bıraktım. Çanakkale boğaz yarışında verilen kit çantasında Gelibolu maratonu davetiyesi vardı. Eylül ayının sonunda Çanakkale şehitler abidesinde maraton yarışı olduğunu öğrendim. Bu yarıştan böyle bir kazancım oldu.
Eylül ayında son final yarışı için Eğirdir’e gittim. Sprint mesafe olduğu için bu sefer daha rahattım ve kendime daha çok güveniyordum. Ancak yarış sırasında ilk defa girdiğim göl suyuna vücudum tepki verdi. Yüzerken çekingen ve ürkek bir hal aldım. Neredeyse yarışı bırakacaktım. Çünkü yarıştan 1 saat evvel dalgıçların liman içinde ki yılanları kovduğunu görmüştüm. Meğer yılanların yuvası varmış.
Buna rağmen rakiplerime büyük fark atarak birinci oldum. Böylece Türkiye şampiyonu olmuştum. Bu yarış performansımı daha da etkiledi. Artık unvan sahibiydim. Rahmetli Muhammet Ali Clay’in dediği gibi; “Çalışırsın bir kere şampiyon olursun, bundan sonra ölünceye kadar şampiyon olarak anılırsın.” Bu yarışta aldığım en büyük ders ise, yarıştan bir gün önce mutlaka yarış yapılacak yerde 10-15 dakika yüzmek gerektiğiydi.
Burhaniye yarışında dört buçuk saat performans göstermem bana maraton koşmak için cesaret vermişti. Hayatımda hiç maraton koşmamıştım. Fakat limitlerimi zorlamak istiyordum. Şehitler abidesinden başlayıp, Alçıtepe köyüne oradan Tekke koyuna, Seddülbahir köyüne oradan tekrar Şehitler abidesi dönecektik ve iki tur atacaktık. Yarışa çok ağır tempo ile başlamıştım. Çok endişeli ve tedbirli davranıyordum. 20. kilometreden sonra tempomu yükseltip 4 saat 15 dakikada yarışı bitirdim. Başka yarışmacı olmadığı için birincilik kupası bana nasip oldu. Bu yarışmada koşarken tanıştığım bir sporcudan ultra trail maraton yarışlarını öğrenmiştim. Benden 5 yaş küçük bu sporcu ultra trail maraton koşusunu bitirebildiyse bende bitirebilirim diye düşünüyordum. Gelecek yıl ki hedefim de belli olmuştu artık. 90 km ultra trail maraton koşmak.
Sonrasında Kasım ayında da İstanbul maratonu koşup yine iyi derece ile bitirdim. Aralık ayında Belgrat ormanında 28 km trail koşusuna katılıp 55 yaş grubunda ikinci oldum. Limitlerimi zorlamanın sonuçları nereye kadar gidecek, merak etmeye başlamış ve bu durum çok hoşuma gitmişti.
60. yaşımda, boğazı 2 kez geçmiş ve 3 triatlon yarışına katılıp Türkiye birincisi olmuştum. Ayrıca 2 maraton, 1 trail yarışı koşmuştum. Gelecek yıl için 90 km ultra trail maraton yarışına karar vermiş ve çoktan hazırlıklara başlamıştım bile.
Türkiye Triatlon Şampiyonu
Nihat Topuz